Sene 2002 ben o zamanlar lisedeyim; asi, metalci ergen
takıldığım dönemlerim. Hayatım sadece müzikten oluşuyor; sabah akşam MTV, VH1
izliyorum. Ordan buradan 90’lı yılların Blue Jean dergilerini topluyorum,
biriktirdiğim üç kuruş parayı sevdiğim grupların kasetlerine ve yabancı müzik
dergilerine harcıyorum. Hayatım boyunca ölümüne fanı olduğum tek grup Metallica’nın
kendileri ile can ciğer olması vesilesiyle Alice in Chains ile tanışıyorum.
Önce MTV Unplugged albümlerini alıyorum. Oldum olası çok
sevmişimdir MTV’nin Unplugged zımbırtısını. O kadar çok seviyorum ki Layne’nin
sesini duymadan bi’ gün geçiremez oluyorum. Sonra üç bacaklı köpek kapaklı
Alice in Chains albümünü alıyorum, sonra Facelift derken odamın boş kalan
duvarları Alice in Chains posterleriyle doluyor.
O dönemde etrafımda Alice in Chains’in varlığından haberdar
bi’ ben, bi’ Elvan olduğu için kendimi Alice in Chains’in ülke sınırları
içerisindeki tek fanı zannediyorum. Sonraları internetin evimize girmesiyle
beraber benimle aynı müzik zevkini paylaşan insanlar olduğunu fark edip bir
aydınlanma yaşıyorum ama o zamanlar Alice in Chains’i bi’ tek ben seviyorum, çok seviyorum!
11 sene önce 5 Nisan’da ailemle beraber arabayla halamlara
giderken radyodan duyuyorum Layne’in ölüm haberini. Çok net hatırlıyorum: “90’lara
damgasını vuran grunge akımının önde gelen gruplarından Alice in Chains’in
vokali Layne Staley evinde ölü bulundu.” diyor. Duyduğum anda bembeyaz kesilip
ağlamaya başlamamla annemin şaşkınlıkla yüzüme bakması bir oluyor. Halama
gittiğimizde oturma odasındaki koltuğa uzanıp sessiz sessiz ağlıyorum, eve
dönerken ağlamamı tutmaya çalışıp odama girer girmez koyveriyorum, Elvan’ı
arayıp böyle bi’ şey nasıl olur diye sızlanıyorum…
Layne ölmeden birkaç gün önce yine mezarlık yolundan geçerek
okuldan kaçıp Akmar’da eski dergilere bakıyoruz. Param yetmediği için
alamadığım yabancı bir derginin içinden gizlice Alice in Chains ile ilgili
haberin olduğu sayfayı yırtıyorum. Bir hafta sonra Layne gidiyor, ben o haber
fotoğrafındaki mavi saçlı Layne’i okul sırama çiziyorum ve o mavi saçlı melek
Layne ben mezun olana kadar sıramın en özel köşesinde duruyor.
Şimdi bakıyorum; gidişinin arkasından en çok üzüldüğüm o
tanımadığım insanın ölümünün üzerinden 11 sene geçmiş. Şu an I Stay Away
dinliyorum ve yaşasaydı 2010’da gittiğim Alice in Chains konseri benim için
öyle buruk olmayacaktı, yaşasaydı kim bilir ne harika şarkılara imza atacaktı
diye düşünüyorum. 11 sene geçmesine rağmen halen her sesini duyduğumda kalbim
bi’ garip oluyor.
Aslında bu konuda bir şey yazmayacaktım, sessiz sedasız 5
Nisan’ı geçirmiştim ama bugün yedek ipod kulaklığımı ararken dolaptaki Alice in
Chains kasetleriyle göz göze gelince dayanamadım… Bu da öyle Layne’e özlem
duyduğum, buruk, nostalji kokan bir yazı oldu işte…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder