24 Şubat 2012 Cuma

Intergalactic Hayaller Vol. II – Thor’s Day

Geçen gün kenarda durmaktan yosun tutan Thor’u izledim; sonra bir an kendimden geçtim, önümde bir ışık huzmesi belirdi. Derken baktım rainbow bridge’in tırabzanlarına çıkmışım: ”Yaklaşmayın atlarım leyn!” diye yırtınıyorum. Etrafım atlı insanlarla çevrilmiş, herkes: “Neabıyor bu kız olm?” şeklinde şaşkoloza dönmüş bana bakıyor. “Yaklaşmayın, bak yeminle salarım kendimi aşağıya!” diye tehdit etmeye devam ediyorum. O sırada haşmetli, full karizmatik ve bir o kadar da sakallı Odin geliyor: “ Kızım sen ne yapıyorsun? İnan hiçbir şey senden önemli değil güzel kızım, gel bir oturup konuşalım .” diyor. “ Yok bey amca yaklaşma; bıktım ben bu hayattan borç gırtlakta, iş yok güç yok, kredi kartı ekstrem olmuş Everest sen halen ne anlatıyorsun bana? Tabi sana hava hoş mis gibi tanrısın, tuzun kuru senin. ” gibisinden çıkışıyorum.  

Bu arada köprü tepesinde olmama rağmen saçlarım müthiş havalı, üzerimde Zeyna kostümüm, belimde katanam var. “Katana ne alaka şimdi?” dersen, durmam “Rainbow bridge’den kendimi atmaya çalışıyorum sen katanayı mı sorguluyorsun hımbıl!” der, yapıştırırım cevabı. Neyse biz orda atladın, atlamadın diye cebelleşirken “O” geliyor.


Sapsarı saçları, balon balon kasları, uçuşan peleriniyle “ Açılın lan, mevzu mu var olm, ne oluyor?” diyor.  Bir an şaşaasından gözlerim kararıyor, elim kayıyor tam aşağıya düşecekken, kolumdan tutup yakalıyor. O an …to take me into your arms when love and death embrace… diyerekten fon müziğimiz giriyor.

“Merhaba, seviyeli bir sohbete ne dersin? Ben kısaca Thor, ama sen bana uzun uzun Thor ve Kasları diyebilirsin” diyor. Bir an öldüm mü acaba, diye tırsıyorum. Kendimi toparlayınca kuğul olduğum aklıma geliyor, çaktırmadan salyalarımı siliyorum. O sırada kıl Loki gelip: “Ne var burada olm trafiği kapadınız lan! 40 saattir at tepesindeyim yeminle sol ayağım felç oldu amk!” diye çıkışıyor.

Bunu duyan şahane Thor: “Birader doğru konuş, indirmeyeyim zumzuğü beynine!” diyip elindeki çekici sallıyor. Kıl Loki: ” Kardeşim önce o eli indir, hasta etme adamı!” diye karşılık veriyor. 
O sırada hemen lafa karışıyorum: “ Behlül aşkım yapma! Zaten bu mal kardeşin yüzünden suçsuz yere 4 sene hapiste yattın, bırak Allah’ından bulsun şerefsiz!” diyorum. Ama beni duyan mı var? Bir anda ortalık karışıyor. “Midesine vurmayın, midesi hasta, sakın bak!” diye haykırıyorum. Sonra birden annemin sesiyle dünyaya geri dönüyorum:

-Kızım, ne yapıyorsun o çekiçle? Bırak şunu paslı paslı…

Gidip çiçekleri suluyorum.

23 Şubat 2012 Perşembe

Çekiliş Var Dediler Geldik!

Balköpüğü Tasarım blogu çekilişle şipşirin bir fotoğraf makinesi hediye ediyormuşşş!  

Görür görmez gözlerimde kalpler belirdi. Nasıl güzel, nasıl sevimli! Şimdiye kadar katıldığım çekilişlerden bir şey kazanamasam da kim bilir, belki de senin Fuji Intax Mini’n döner dolaşır benim çantama girer falan ne bileyim ben! ^^

Canımcım Fuji Intax Miniciğimle bunlar bunlar yapılabiliyormuş:

*Şip-şak fotoğraf hatıraları ile arkadaşlarını keyiflendirebilirsin.
*Bu makine çok iyi bir yolculuk arkadaşıdır. Anında çekebilirsin, anında paylaşabilirsin ve anında hediye edebilirsin.
*Hafif ve kompak tasarım fotoğraf makinenizi her yere götürebilmeniz anlamına gelir.
*Fujifilm Instax Mini eğlenceli, benzersiz ve ilgi çekicidir.
*Manuel pozlama olanağı sayesinde yetersiz veya aşırı pozlamayı önleyebilirsiniz. 

Haydi gelin sizde katılın, rekabet olsun tatlı tatlı ^^

13 Şubat 2012 Pazartesi

Diyetle Yaşayanlar: Yea hadi git işine! Kek vereyim mi, üzümlü?

Sen; hiç mi çubuk kraker gibi selülitsiz bacaklar, çıkık seksi köprücük kemikleri ve çıt kırıldım bel istemedin? Peki sen; gördüğün incecik kızlara “ Emeeen öyle kız mı olur yea kemik torbası gibi, kadın dediğin acık etli olacak pehh!” diyerek kıskançlığını bastırmaya çalışmadın mı? Sen arkadaki sen söyle  Mango Outlet’te görüp beğendiğin kotların, şortların, elbiselerin sadece 34 bedeni kaldığında hiç mi “Ah ulen!” demedin?
Dedin tabii sonra da ver elini diyet, ver elini spor…


3 hafta önce “Madem pazartesi e diyete başlayalım bari” mantığıyla çevremin “Sen iyice manyaklaştın, ne diyeti? Kızım hasta mısın sanki 100 kilosun, ne diyeti? Ya bırak diyet diyor ya, azıcık bal ye pekmez ye de rengin yerine gelsin, ne diyeti?” tarzı yorumlarına meydan okuyup aşırı derecede kilo takıntılı olduğum için diyet işine giriştim. Giriştim de ne oldu, bana yine hüsran, bana yine hasret var!

Şu sıra pek moda olan Dukan’a sarayım dedim. Girdim internet sitesine bana uygun diyet için test yaptım.  “Git işine sen ideal kilondasın, manyak manyak konuşma!” diye cevap geldi. “Sen de mi Dukan?”  dedim, kendi bildiğim yöntemlere yöneldim.

“ Yok bu sefer çok azimliyim yea, yemeyeceğim!”  kilit cümlesiyle aldım gazı! Ne idüğü belirsiz diyetler yapacak kadar çıldırmağımdan her sağlıklı insanın yaşadığı gibi yaşamaya başladım. Fast food, hamur işi ve tatlıyla vedalaştım, sporla kucaklaştım. Un, tuz, şeker, yağ, nutella, bueno, king chicken hepsi birer hayal olup uçtu gözümde. Karda, kışta, buzda koştum. Ölümcül sıkıcı mekik hareketleri, abidik gubidik egzersizlerle haşır neşir oldum.  Son hamlem çayır çimenle aynı tatta olan mısır püskülü çayı oldu. 

3 hafta geçti ben sadece 600 gram verdim. Ayıptır, günahtır emeğime yazıktır. Ben 3 kilo vereceğim diye kendimi parçalarken metabolizmamın devirmiş kıçı, göbeğini kaşıyarak bana güldüğünü fark ettim. İşte o an bir ışık huzmesi yükseldi gözümün önünde:

” Ben nasıl bir manyağım arkadaş? Ne diyeti?”

Şimdi bıraktım bu işleri, boş işler bunlar boş! :D “Her şeyden az yiyip, öz yemek lazım. Mühim olan sağlık.” laflarıyla babaanneye bağlıyorum. Şişmanı, balık etlisi, normal kiloda olanı hiç fark etmez kilo takıntısı olanlar...

- Kek vereyim mi, çok güzel ama bak üzümlü, sıcacık çayla iyi gider. :D

6 Şubat 2012 Pazartesi

Kubo'ya Mektuplar Vol.V


Sevgili Kubo,

Evet, geri döndüm karpuz kabuğum Kubo’cuğum! Biliyorum özledin beni ama hiç yılışma ben sana gücendim. Bunca zaman bilerek yazmadım; çünkü içim kurudu senin dandirik Bleach’in yüzünden!

Ben sana geçen mektubumda demiştim Ichigo’ya shinigami güçlerini geri ver diye. Aferim söz dinledin, dediğimi yaptın ama bu hikaye nereye gidiyor bana bir açıklar mısın? Ölümcül sıkıcı fullbring filler’ı – hiç bana cevap verme o benim için filler idi – bitti kabul ediyorum da peki şimdi ne olacak? Gittin açke pakçe Ukitake Taicho’ya bok attın, adamı pislik gibi gösterdin. Gizli gizli işler çeviriyormuş gibisinden lekeledin. Niye taktın şimdi sen bu hasta adama? Günahtır, utan kendinden utan!

Hem ne öyle aynı şeyleri temcit pilavı gibi önümüze seriyorsun. İlla bir hain olacak, shinigamileri satacak, Karakura şehrini yok etmeye çalışacak bilmem ne!  Ne var arkadaşım bu Karakura’da herkesin derdi olmuş. Ayrıca o çizimler ne allahasen! Bir sayfa bina çiziyorsun, bir sayfa göz çiziyorsun sonra bir iki sayfa renkli Ichigo, Rukia koyuyorsun hoop bitti 23 sayfa geçmiş olsun. Bak Rukia demişken kızın saçlarını kesmişsin iyi olmuş,  güzel olmuş da o suratının ortasındaki saçı da kaldır sana zahmet. Kız ibişe benziyor yahu!  Yırtınıyorum Ichigo ile aralarını yap diye ama bakmaz tabi çocuk, kızın yüzü görünmüyor ki! Not al bunları not al!

Bleach’i sırf bunca yılın hatırı için okuduğumu bilesin yoksa yüzüne bakılacak halde değil. Bak yine nabzım 150’ye çıktı senin yüzünden. Tansiyon aleti bileğimde bilezik oldu sana laf anlatmaya çalışmaktan, sağlığımı tehlikeye atıyorum. Vericem Getsuga Tensho’ yu beynine beynine akıllanacaksın sonunda.

Geçen patronunla bizim evin önünde kardan adam yaparken seni konuştuk.” Kubo iyice zıvanadan çıktı, ücretsiz izin mi versen acaba biraz kafası dinlense?” gibisinden bir öneride bulundum. Fikrime çok sıcak baktı haberin olsun. Sonra “Yea sizin şirkette bana göre bir iş var mı? Malum işsizim bu ara kendime layık bir iş bulamadım.”dedim.  “Ne demek Intergalactic, dükkan senin buyur anahtarı.” dedi, çıkardı verdi anahtarı. “Yea hadi git işine!” dedim, yapıştırdım kartopunu bunun alnının ortasına. Gül gül öldük.

Diyeceğim o ki Bleach için son şansın, düzelttin düzelttin yoksa acımam alırım işini elinden. Neyse kuzum havalar soğuk, kar kış gırla. Dikkat et yerler buz, düşüp kıçını kırmayasın. Bak annemler de sana çok selam söylüyor yani söylemiyor ama tanısalar söylerlerdi keh keh! Bak sevdiğimden takılıyorum sana böyle alınmıyorsun değil mi? Keh keh!

Sevgilerle,
Intergalactic Girl