Hazır bloga geri dönmüş haldur huldur yazıyorken aynı hızla
devam edeyim diyorum. Du’ bak şimdi ilk kez kdrama inceleme şeysi yazacağım. Bu
aralar bir sürü yeni drama başladı, baktım orada bi’ Song Seung Hun gördüm;
tamam, dedim budur!
Söylemeye bile gerek yok When a Man Loves yine çılgınlar
gibi klişelerle dolu bir drama. Bi’ kere zaten konusu temcit pilavı gibi habire
önümüze serilen konulardan biri. Şimdi uzun uzadıya konusunu anlatamayacağım
zaten herkes biliyordur ama eşsiz bir düz bakış açısıyla dramanın olayı şu: Özünde
iyi ama çevresi kötü karizmatik bi’ adam, zor durumdaki fakir kıza aşık olur;
ona yardım eder, olaylar gelişir. Daha 2 bölüm izledim, 2 bölümden sonra
diyeceğim ilk şey: Biz Song Seung Hun’u farklı bir rolde göremeyecek miyiz
arkadaş?!
Seung Hun yine bildiğimiz gibi ağız yüz dağıtsa bile kalbi
çikolatalı pasta gibi olan, siyah takım elbiseli, boğum boğum kaslı haşin erkek…
Şu adamcağız bu imajdan bir türlü kurtulamadı! My Princess’de düzgün bi’ adamdı
ama onda da yine kasıla kasıla geziniyordu; yine bir soğukluk, bir ciddiyet,
bilmem ne... Gerçi bak şimdi düşününce o yüz hatlarıyla adam şebelek bi’ romantik
komedide oynayamaz ki, siz de haklısınız yapımcılar! :v Şimdi durduk yere adamı
duvardan duvara vurmuş gibi oldum ama aslen öyle değil. Ben kendisinin gerek
dramalardaki duş sahneleri, gerekse Twitter’ında paylaştığı tatil fotoğraflarıyla
dünya dişileri için çok hayırlı işler yapan bir adam olduğunu düşünüyorum keh
keh!
Şu esas kız için de iki çift lafım olacak. Gerçekten eğer Mi
Do rolü için ifadesiz, mahkeme duvarı suratlı, soğuk nevale ve ölümcül itici
bir kız düşündülerse bu hanım kızımızdan daha iyisini bulamazlardı herhalde.
Hayır, düşünüyorum düşünüyorum Tae Sang sevilecek hiçbir yanı olmayan bu gamlı
baykuş kızın nesinden etkilendi diye. İşte böyle olunca da daha baştan benim bu
aşka inancım kalmıyor: D
İşte yine geçen gün yazdığım şeye geliyorum; ne kadar klişe
de olsa, saçmalıklar birbiri ardına dizilse de (ki ilk bölümde Tae Sang’ın kendisine
fırlatılan bardağı havada yakalaması ve ardından bardağı sıkarak kırması epikti:
D), başrol kızları sevmesem de (ki genelde sevmem, özellikle tabak suratlı,
mimiksiz olanları ayrı bi’ sevmem: D) 3. bölümü merakla bekliyorum. Kötü bir
drama diyemem ama aklımızı başımızdan alacak kadar şahane de değil. Zaten genel
olarak dramalarda karakter derinliği, olay örgüsünde bütünlük, tutarlı bir
hikaye akışı olmadığı için (Hepsinde yok değil elbet bu dediklerimi barındıran
müthiş dramalarda var ama iki dakika salça olma, genelleme yapıyoruz burada: D)
vakit geçirmek için gayet uygun bir seçimdir diye düşünmekteyim.
Son olarak saçları soğan kabuğu ile mor karşımı bir renk
olan amcaya sormak istiyorum: Neden bu yaşta bu asilik? :v
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder