Geçen gün kenarda durmaktan yosun tutan Thor’u izledim; sonra bir an kendimden geçtim, önümde bir ışık huzmesi belirdi. Derken baktım rainbow bridge’in tırabzanlarına çıkmışım: ”Yaklaşmayın atlarım leyn!” diye yırtınıyorum. Etrafım atlı insanlarla çevrilmiş, herkes: “Neabıyor bu kız olm?” şeklinde şaşkoloza dönmüş bana bakıyor. “Yaklaşmayın, bak yeminle salarım kendimi aşağıya!” diye tehdit etmeye devam ediyorum. O sırada haşmetli, full karizmatik ve bir o kadar da sakallı Odin geliyor: “ Kızım sen ne yapıyorsun? İnan hiçbir şey senden önemli değil güzel kızım, gel bir oturup konuşalım .” diyor. “ Yok bey amca yaklaşma; bıktım ben bu hayattan borç gırtlakta, iş yok güç yok, kredi kartı ekstrem olmuş Everest sen halen ne anlatıyorsun bana? Tabi sana hava hoş mis gibi tanrısın, tuzun kuru senin. ” gibisinden çıkışıyorum.
Bu arada köprü tepesinde olmama rağmen saçlarım müthiş havalı, üzerimde Zeyna kostümüm, belimde katanam var. “Katana ne alaka şimdi?” dersen, durmam “Rainbow bridge’den kendimi atmaya çalışıyorum sen katanayı mı sorguluyorsun hımbıl!” der, yapıştırırım cevabı. Neyse biz orda atladın, atlamadın diye cebelleşirken “O” geliyor.
Sapsarı saçları, balon balon kasları, uçuşan peleriniyle “ Açılın lan, mevzu mu var olm, ne oluyor?” diyor. Bir an şaşaasından gözlerim kararıyor, elim kayıyor tam aşağıya düşecekken, kolumdan tutup yakalıyor. O an …to take me into your arms when love and death embrace… diyerekten fon müziğimiz giriyor.
“Merhaba, seviyeli bir sohbete ne dersin? Ben kısaca Thor, ama sen bana uzun uzun Thor ve Kasları diyebilirsin” diyor. Bir an öldüm mü acaba, diye tırsıyorum. Kendimi toparlayınca kuğul olduğum aklıma geliyor, çaktırmadan salyalarımı siliyorum. O sırada kıl Loki gelip: “Ne var burada olm trafiği kapadınız lan! 40 saattir at tepesindeyim yeminle sol ayağım felç oldu amk!” diye çıkışıyor.
Bunu duyan şahane Thor: “Birader doğru konuş, indirmeyeyim zumzuğü beynine!” diyip elindeki çekici sallıyor. Kıl Loki: ” Kardeşim önce o eli indir, hasta etme adamı!” diye karşılık veriyor.
O sırada hemen lafa karışıyorum: “ Behlül aşkım yapma! Zaten bu mal kardeşin yüzünden suçsuz yere 4 sene hapiste yattın, bırak Allah’ından bulsun şerefsiz!” diyorum. Ama beni duyan mı var? Bir anda ortalık karışıyor. “Midesine vurmayın, midesi hasta, sakın bak!” diye haykırıyorum. Sonra birden annemin sesiyle dünyaya geri dönüyorum:
-Kızım, ne yapıyorsun o çekiçle? Bırak şunu paslı paslı…
Gidip çiçekleri suluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder