5 Ekim 2011 Çarşamba

Intergalactic Hayaller Vol. I

Sons of Anarchy 4. Sezon, 4. bölüm sonrası birden etraf flulaşıyor derken kendimi birbirinden afilli abilerden oluşan motorsiklet çetesiyle yolda buluyorum.  Hepimizin altında Harley’ler, üzerimizde deri ceketlerimiz, böğrümüzden ayak tırnağımıza kadar dövmelerimizle otobanda yan yana dizilmişiz gidiyoruz.  “Karşı şeritten araba gelmiyor mu? Hepiniz kordon boyu yapmışsınız!” deme, karıştırma o kısmı arkadaşım! Belki yol tek yön! Neyse gün batımında giderken saçlarımız uçuşuyor, fonda “Gimme fuel gimme fire gimme  that which i desire…” diye theme song’umuz giriyor. Hepimiz çok gazız, kimse tutamaz derken bir grup kendini bilmez yolumuzu kesiyor ve duruyoruz. Herifin teki yanıma geliyor. “ Ooo bebek naber yeaaa?!” diyor. “Bebek babandır ulan!” deyip yapıştırıyorum osmanlı tokadını.  O sırada beline kadar gelen lapiska saçlayla ün salmış, supersonic yakışıklı çete lideri Max geliyor.  Bana “Voo vooo voo… Sakin ol şampiyon, ben hallederim.” diyor. Aslında bir erkekten yardım almayacak kadar coolum fakat öyle güzel saçları var ki hayır diyemiyorum.  Adama bir osmanlı da o çakıyor ve yolumuza devam ediyoruz. 


Her zaman takıldığımız mekana gidiyoruz. İçeri girince bir havayla bara doğru yönelip “Hey barmen bana bira!” diyorum. Fakat biranın şu cool tavrıma çok klasik kaçtığını fark edip yavaşça yana eğdiğim başım ve dik dik bakışlarımla “ White Russian” diyorum. O sırada barda oturan zevzek Joe “ Hey bebek günün bu saatinde biraz ağır kaçmayacak mı o?” diyor. Uzun siyah ojeli tırnaklarımı göstererek: “ Sana ne be sana mı sorucam ibiş, ayrıca da bebek deme vallaha cırmalarım!” diyorum. Tırsıp götüm götüm uzaklaşıyor.  Derken dünyanın 8. Harikası Max yanıma geliyor.  “2 tek atar mıyız şöyle karşılıklı?” diyor. Bu lafını çok avam buluyorum fakat öyle güzel bir burnu var ki, burun değil adeta kayak pisti dolayısıyla hayır diyemiyorum.  Rüzgar yemesine ve kaskın içinde kalmasına rağmen hiç bozulmayan saçlarımı savuruyorum ve “ İyi hadi içelim bari.” diyorum.  Neyse içkilerimizi içtikten sonra bütün çete toplanıyoruz. Hepimiz son derece asiyiz “Ne yapalım şimdi, nereye gidelim?” diye düşünüyoruz sonra “ Ne de olsa hepimiz boş gezenin boş kalfası insanlarız, bari çıkalım yola artiz artiz dolanalım.” diyor cennetten bir parça olan liderimiz Max. Oylamaya sunuyoruz. 11’de 11 “hell yeah!”ile düşüyoruz yollara…
Sonra bir an fark ediyorum:
“Ben bisiklete binmesini bile bilmiyorum ki… Ne motorsikleti yea?!”
Kalkıp bir çay koyuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder