Nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemiyorum. Sonisphere'i, Türkiye'de yapılacağı haberi nete düştüğü günden beri anlatılamaz bir heyecanla bekliyordum. Yaklaşık üç ay önce, biletlerin piyasaya çıkmasının dördüncü gününde beş kuruş parasız kalma pahasına kombinemi almış, hazır ol vaziyete girmiştim. Tabii bu heyecanımın özel bir sebebi vardı, o da Metallica'nın dördüncü kez İstanbul'a gelecek olmasıydı. Ama, dün akşamki Metallica konseri sonrası henüz dünyaya geri dönüş yapamadığım için şu an Metallica'dan bahsedemeyeceğim. Metallica'nın ve bu konserin hayatımdaki yerini tarif edebilmem için öncelikle kafamı toparlamam gerekiyor.
Sonisphere'den Akılda Kalanlar: Day 1-Gün Rammstein Günüdür!
Sonisphere'de ilk gün ortama alışma modunda geçti. Tabii tüm haftanın yağmurlarla, gök gürültüleriyle geçmesi gözümüzü korkutmamıştı.Yedek çoraplar mı desem, naylon poşetler mi desem, kalın kalın sweatshirt'ler mi desem, çantamızda yok yoktu. Her türlü hava muhaletefine karşı hazırlıklıydık. Ama gel gör ki tanrım metalcileri seviyormuş yağmursuz, çamursuz mis gibi üç halikulade gün geçirdik.^^ Cuma günü stada vardığımızda sahnede Stone Sour vardı. Kapıdan girerken, içeriden gelen müzik sesiyle öyle bir gaza geldik ki, yürüyüşümüz bile değişti. Slipknot'ın vokali olarak bildiğimiz, artık maskesiz haline aşina olduğumuz bebek yüzlü Corey Taylor karşıladı bizi. Azından 'fuck' eksik olmayan Corey ve tayfasından sonra ise Pentagram sahnedeydi. Pentagram için söylenecek pek bir şey yok. Sanki CD'den dinliyor gibiydik. O derece muazzam çaldılar. Ama ses sistemi yapacağını yaptı. Bir süre sonra vokalin sesini uğultu şeklinde duymaya başladık. Bu arada Pentagram'ın vokali Murat İlkan'lı son konseriymiş bu. Kendisi sağlık sorunları nedeniyle gruptan ayrılıyormuş.
Pentagram sonrası sıra Alice in Chains'e geldiğinde içimden bir şeyler kopuyor gibi hissettim. Zamanında delicesine sevdiğim grup karşımdaydı ama Layne yoktu. Them Bones'la başlayan konser boyunca aklımda hep Layne ve Alice in Chains anılarım vardı. Layne öldükten sonra döktüğüm gözyaşları, lise çağlarıma denk gelen zaman diliminde sırama, çantama gördüğüm tüm boş yerlere çizdiğim mavi saçlı melek olmuş Layne'ler... Tüm bu düşünceler arasında geçen konserin son parçası Rooster olunca haliyle gözlerimin dolmasına karşı koyamadım.
Alice in Chains sahneden indiğinde yoğun duygular içindeydim. Ama saatler 21.00'i gösterip, dev ekranda geri sayım yapan kronometre 00.00 olduğunda, Rammstein karşımızdaydı. Sahne büyüklüğünde bir Alman bayrağı ile bomba gibi bir giriş yaptılar.Rammstein için söyleyebileceğim tek bir şey var: Hiç kimse Rammstein izlemeden konser izledim demesin! Sahne show'u kelimelerle anlatamayacağım kadar etkileyiciydi. Enerjileri desem, yok onu da tarif edemeyeğim. Rammstein, İnönü'yü yaktı geçti! Hiç şüphem yok çoğu insan olay şarkı Pussy'de nasıl bir show olacağını merak ediyordu. Ama gördük ki Rammstein Türkiye diye muhafazakar davranmadı. Till, sabun kopüğü ve konfetilerden oluşan sözde spermlerini seyircilerin üzerine saçmaktan hiç çekinmedi. Bu arada Rammstein hatırasıdır diyerek ben de hiç çekinmeden, Till'in konfetilerden çantama attım.^^ Özetle Rammstein'a doymadık, doyamadık! Yeniden gelmeleri için dualara başladık!
Sonisphere'den Akılda Kalanlar: Day 2 -En Zayıf Halka
Festival'in ikinci günü için söyleyeceğim pek bir şey yok. Tek aklımda kalan Manowar bascısı Joey DeMaio'nun beş dakikadan fazla türkçe konuşmasıydı. Big Four'a çok içerlemiş ki türkçe olarak "Festivale dört büyük grup gelecek diyorlar. Si.tir ordan!" diyerek stadı alkışlarla inletti. Bu arada ilk günün acemiliğini üzerimizden attığımız için içeride 7.5 liraya satılan bira kazığını yemedik. Kapıda içip, kafalar güzel olduktan sonra içeri girerek akıllıca davrandık ^^
Sonisphere'den Akılda Kalanlar: Day 3-Efsane Geri Döndü!
İşte beklediğim gün! Metallica sahnede! Stad yıkılıyor! Daha önce de dediğim gibi hala dünün etkisinde olduğum için Metallica konseri hakkında bir şey yazamıyorum. Ancak kendimi hazır hisetiğimde, etkisinden çıktığımda bir şeyler yazabileceğim. Festivalin üçüncü günü, bir önceki gün olduğu gibi hem kapıda içtik hem de içeriye pet şişelerle kırmızı şarabımızı soktuk. Birayı 7.5 liraya satanlara selam olsun! Ayrıca artık deneyimli olduğumuz için önceki günlerdeki gibi tuvalet sırasında yarım saat beklemek yerine, unisex hale gelen erkekler tuvaletini kullanarak kendimizce süpersonic bir çözüm bulduk.^^ Günün olayı elbette Big Four'du. Sırasıyla Anthrax, Megadeth, Slayer ve Metallica sahne aldı.
Kısacası, geçen üç gün rüya gibiydi diyebilirim. Delicesine yoruldum, sırtım, omuzum, kolum, bacağım her yerim ayrı ağrıyor ama üç gün daha olsaydı yine aynı enerji ve heyecanla giderdim. Sonisphere 2010 İstanbul mükemmel geçti, bitti. Peki Sonisphere 2011 İstanbul'a kimlere gidiyoruz? ^^
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder